top of page

UNESCO Dünya Mirası Listesi Türkiye

Dünya Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme’ye 1982’de imzacı olan Türkiye, ilk defa 1985 yılında İstanbul’un tarihi alanları, Divriği Ulu Camii/Darüşşifası ve Göreme Milli Parkı/Kapadokya ile listeye dahil oldu. Günümüzde Türkiye’nin 17 kültürel, 2 karma olmak üzere toplam 19 tescilli miras alanı bulunuyor. UNESCO “dünya mirası'' asıl listesi içindeki bazı yerleri gezerken çağdaş, teknolojiye uygun, doğaya saygılı düzenlenmiş yerlerde gurur duydum. Bu değerlerin haricinde, gezdiğim, gördüğüm çok sıradışı ve önemli yerleri de anlatmaya çalışacağım.

1. Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (Sivas) 1985 

2. İstanbul'un Tarihî Alanları (İstanbul) 1985 

3. Göreme Millî Parkı ve Kapadokya (Nevşehir) 1985 (Karma Miras Alanı) 

4. Hattuşa: Hitit Başkenti (Çorum) 1986 

5. Nemrut Dağı (Adıyaman) 1987 

6. Hieropolis-Pamukkale (Denizli) 1988 (Karma Miras Alanı) 

7. Xanthos-Letoon (Antalya-Muğla) 1988 

8. Safranbolu Şehri (Karabük) 1994 

9. Truva Arkeolojik Alanı (Çanakkale) 1998 

10. Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi (Edirne) 2011 

11. Çatalhöyük Neolitik Alanı (Konya) 2012 

12. Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu (Bursa) 2014 

13. Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı (İzmir) 2014 

14. Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı (Diyarbakır) 2015 

15. Efes (İzmir) 2015 

16. Ani Arkeolojik Alanı (Kars) 2016 

17. Aphrodisias (Aydın) 2017 

18. Göbekli Tepe (Şanlıurfa) 2018

19. Arslantepe Höyüğü (Malatya) 2021

20. Gordion (Ankara) 2023

21. Anadolu’nun Ortaçağ Dönemi Ahşap Hipostil Camiileri (Konya-Eşrefoğlu Camii, Kastamonu-Mahmut Bey Camii, Eskişehir-Sivrihisar Camii, Afyon-Afyon Ulu Camii, Ankara-Arslanhane Camii) 2023


Bu değerlerin haricinde, gezdiğim, gördüğüm çok sıradışı ve önemli yerleri de anlatmaya çalışacağım. Göbekli Tepe ile başlamak istiyorum tarihin başlangıç noktasından.

Türkiye, antik kentler açısından öyle zengin bir ülke ki, hangi bölgesine giderseniz gidin toprak altından tarih cevher fışkırıyor. Bunun son örneği olan Göbeklitepe ve Karahantepe tarihi değiştiren bir keşif oldu. Yine Mardin’deki Dara Antik Kenti, beni çok şaşırtan ve gelecekte çok ünlü olmasını beklediğim ender noktalardan.

Neredeyse bir futbol sahası büyüklüğünde bir saha değirmen taşları ile dolu.

Yaklaşık 10.000 öğütme taşı ve 650 oyulmuş büyük ziyafet tabağı ve çanak bulunmuş.

Bazıları o kadar büyük ki 200 litre sıvıyı içine alabilecek kadar geniş bir hacme sahip.

Ortadoğu'daki hiçbir yerleşim alanından bu kadar çok miktarda öğütme taşı çıkmamış. Hatta tarımın iyice geliştiği geç Neolitik Çağ'a ait kazılarda bile yokmuş.

Ayrıca Göbeklitepe'de hemen hemen her boyutta çanak bulunmuş.

Bu kadar çeşitli ve çok sayıda çanak insanların öğüttükleri hububatlardan çorba, lapa ve bira işlerine yarıyordu.

Kibyra Antik Kenti Burdur

Ege ve Akdeniz Bölgeleri ise antik kentler açısından en zengin bölgelerimiz. Likya, İyonya, Pamfilya gibi kent devletleri döneminden başlayıp Roma İmparatorluğu döneminde iyice büyüyen bu şehirlerin her biri apayrı hikayeler anlatıyor.

Zaten yıllardır bilinen, tanınan antik kentlerin yanı sıra yeni yeni keşfedilen ve kazıları devam eden çok önemli antik şehirler de var.

Antik çağların en önemli şehirlerinden biri olan Kibyra, deniz seviyesinden ortalama 1.100-1.600 metre yükseklikte derin yarlarla birbirinden ayrılan değişen yükseklikteki üç tepe üzerine konumlandırılan antik bir kent. Antik kentteki yapılar hiçbir yapının diğerinin manzarasına engel oluşturmayacak ve tepelerin teraslanması yöntemiyle göl ve ova manzarasına hâkim olacak şekilde yapılmıştır. Kibyra tarım, hayvancılık ve demir işçiliği konularında ön planda olan dört farklı dilin konuşulduğu antik bir kenttir. Kibyra’da görülebilen tüm mimari kalıntılar Roma dönemine aittir. Burdur’un Bucak ilçesine bağlı Kremna, tarihi bir kenttir. Büyüleyici bir yapıya sahip olan antik kentin kuzeyi, güneyi ve doğusu uçurumlarla çevrilidir. Adını da etrafında bulunan uçurumlardan almıştır. 1100 metre yükseklikte bir konuma sahip olan antik kentin batı yakası ise sularla çevrilidir.

Kentin önemli mimari özelliklerinden biri, yapıların bir diğerinin görüşünü engellemeyecek şekilde simetrik olarak planlanmış olmasıdır. Lidya ve Roma uygarlıklarının en önemli şehirlerinden biri olan Kibyra Antik Kenti’nin girişinde, Antik Çağ’da Anadolu’nun en görkemli stadyumlarından biri olan ve zamanında gladyatörlerin savaştığı bilinen yaklaşık 10 bin kişi kapasiteli stadyum ziyaretçileri karşılar. Ayrıca, antik kentin en önemli yapılarından bir diğeri olan ve dünyada bilinen en büyük Odeon olan yaklaşık 3000 kişilik yapının orkestra bölümünün zemininde bulunan Medusa Başı tasviri yapım tekniğiyle dünyada tektir ve görenleri büyülüyor.

Kremna, tüm araştırmacı ve doğa severlerin büyük ilgi duyduğu tarihi turistik bir yerdir. Geçmişten günümüze taşınan yoğun bitki örtüsü ve eşsiz kalıntılarıyla tarihi değerlerimiz arasında yer alır. Ayrıca forum, anıtsal merdivenler, bazilika, sütunlu cadde, kütüphane ve tiyatro gibi ayakta kalmış görülmeye değer birçok yapıta sahiptir.

Kibyra’da, bazilika, aşağı ve yukarı agora, hamam, gymnasion, tiyatro, meclis binası, anıt mezarlar, yuvarlak kuleli tak ve suyolları da ziyaretçilerin ilgisini çekecek diğer tarihi yapılar olarak öne çıkıyor. Ayrıca Antik Kent’e ait meclis binası önünde 540 metrekarelik bir alanı kaplayan ve Anadolu'nun en sağlam ve en büyük mozaik alanı kabul edilen bir mozaik 2011 yılında ortaya çıkarılmıştır.

Kibyra Antik Kenti, Antalya’ya yaklaşık 80 km uzaklıkta olmasından dolayı ulaşımı oldukça gelişmiş. Öncelikle Bucak ilçesine gidip oradan Çamlık köyüne giden araçlarla ulaşım sağlayabileceğiniz gibi kendi aracınızla da ulaşım sağlayabilirsiniz. Kent merkezine 108 kilometre uzaklıkta bulunan ve dünyanın nadir antik eserleri arasında yer alan Medusa mozaiğinin, hava şartlarından zarar görmemesi için kış aylarında üzeri uzman restoratörler tarafından 5 farklı katmanla kapatılmış

Sagalassos Antik Kenti Burdur

Sagalassos Roma İmparatorluk Döneminde Pisidya’nın en önde gelen kentlerinden biridir.  Kentin ekonomisinde, Akdeniz dünyasının geniş bir kesiminde talep görmüş Terra Sigillata türünde kap üretimi büyük pay sahibi idi. Şehir merkezindeki ve şehrin güneyindeki Çanaklı Ovasının kil yataklarından yararlanan seramik endüstrisi M.Ö. 4. yüzyıl ile M.S. 6. yüzyıl arasında aktifti.

Şehir Fransız gezgin Paul Lucas tarafından 1706 yılında keşfedilmiştir. Sistematik kazı çalışmaları 1990 yılında Marc Waelkens tarafından başlatılmıştır. Sagalassos ismi tarihte ilk olarak Büyük İskender’in M.Ö. 334’te şehri işgal etmesiyle geçmiştir. Sonrasında Suriye merkezli Selevkos Krallığının yönetiminde olan şehir M.Ö. 189 yılında Bergama Krallığının egemenliğine geçmiştir. Şehirde Roma İmparatorluk döneminin hemen öncesine ait Heroon, Bouleuterion, Dor düzeninde bir tapınak ve anıtsal bir çeşme bulunmaktadır. Roma döneminde Pisidya eyaletinin imparatorluk kültü merkezi konumunda olan kentte Antoninler Çeşmesi, Hamam, Tiyatro, Neon Kütüphanesi, Macellum, Antoninus Pius Tapınağı gibi anıtsal ölçekte pek çok yapı inşa edilmiştir.

Karahan Tepe Şanlıurfa

Neolitik Dönem'e ait çok değerli veriler sunan bir kazı alanı. Yakınlarından geçiyorsanız muhakkak uğramalısınız. Girişi henüz müzekart veya bilet gerektirmiyor ancak bunun değişeceğini düşünüyorum. Aracınızı bıraktığınız yerden sonra sizi yokuş yukarı yaklaşık olarak 300 m'lik bir yürüyüş bekliyor. Kazı alanına ulaştığınızda kazı alanı dışında çevresini de gezmenizi öneririm böylelikle henüz kazılmamıș alanlardaki toprağa gömülü T sütunları görme şansına da sahip olursunuz. Güneş için kesinlikle önlem alın, özellikle de öğlen civarında ziyaret etmek istiyorsanız. Yerlerde çakmaktașı aletler görmeniz işten bile değil ancak lütfen bunları alanın dışına çıkarıp götürmeyin. En az Göbeklitepe kadar etkileyici, ki alanın henüz ufak bir kısmının ancak ortaya çıkarılabildiği görülüyor. Henüz amacını tam manasıyla idrak edememiş olabiliriz ama “ecdad”ın binlerce yıl evvel yaptığı şeyler bugün bile insanın içinde derinlerde bir yere dokunuyor.

Blaundos Antik Kenti

Antik kentin en ilginç yapısı, “Kamu Yapısı” olarak adlandırılan ve kentin bazilikası olduğu tahmin edilen, farklı şekillerde yerleştirilmiş taş bloklardan oluşan yapı.

Kentin en önemli unsuru ise nekropolü. Kenti çevreleyen vadinin yamaçlarında teraslar halinde, duvarları motiflerle süslü 1800 yıllık 400 tane kaya mezarı bulunuyor.

Nuru Osmaniye Külliyesi (İstanbul)

İstanbul’da inşa edilmiş ilk barok özellikli camii olan Nuruosmaniye Camii Çemberlitaş semtinde, Kapalı Çarşı girişinde yer almaktadır. Osmanî ve Nuruosmanî adlarıyla da bilinen camii 1748 yılında Sultan I. Mahmut tarafından yaptırılmaya başlanmış ancak Sultan I. Mahmut’un vefat etmesi sebebiyle 3 yıllık saltanat süren kardeşi Osman tarafından 1755 yılında camiinin inşası tamamlanmıştır.Osmanlı’daki sultani medreselerin (Sultan’ın yaptırdığı medrese) sonuncusu olan medrese, camiinin güneyinde imaret yapısıyla yan yana durmaktadır. Nuruosmaniye’nin kent içindeki görsel etkisine, imaretin olağanüstü büyük bacaları katkıda bulunur. Günümüzde ise bu iki yapı Kur’an kursu olarak kullanılmaktadır.

Türbenin inşasına I. Mahmud için başlanmıştır. Ancak külliye inşaatı tamamlanmadan vefat eden padişah, Yeni Camii’nin avlusunda bulunan ve babasının da mezarının bulunduğu Valide Turhan Sultan türbesine gömülmüştür. 3 yıl sonra vefat eden III. Osman da kendi adının verilmiş olduğu türbeye gömülmeyip babası ve kardeşinin mezarlarının bulunduğu Valide Turhan Sultan türbesine gömülmüştür. III. Osman’dan bir yıl önce vefat eden annesi Şehsuvar Sultan ve bazı şehzadelerin sandukaları Nuruosmaniye Camii içinde bulunan türbeye gömülmüş.

Camii bir yana eğimli bir arazide kurulmasından dolayı cami ile avlunun teşkil ettiği terasın altında yer alan kısıma mahzen denilmektedir. Bazı araştırmacılar buranın çarşı olarak kullanılması için yapıldığını iddia etmektedirler. 825 metrekare kullanım alanına sahip ve 2 bin 42 metrekare büyüklüğündeki mahzen ilk kez 2018 yılında açılmıştır. Ziyaretçilerin ilgi odağı olan mahzen 1. Yeditepe Bienali’ne kadar hiç kullanılmamıştır. Mahzen kapılarını ise 2. Yeditepe Bienali için yeniden ikince kez açmıştır.

Nuruosmaniye Mahzeni, İstanbul ilinin Fatih ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Fatih ilçesine bağlı olan Molla Fenarı Mahallesi, Vezirhan Caddesi üzerinde bulunmaktadır. Çemberlitaş’ın kuzeyinde ve Kapalı Çarşı’nın hemen girişinde yer almaktadır. Buraya ulaşım hususi araç veya toplu taşıma ile rahatlıkla sağlanabilir. Toplu taşıma ile ulaşım sağlanmak istenirse en kolay şekli tramvay ile mümkündür.

Takkeci İbrahim Çavuş Camii

En sevdiğim camiilerden Takkeci İbrahim Çavuş Camii "güzel bulmak" ile "güzeli bulmak" buluyorum ve gidiyorum.. diğerlerini de yazmaya çalışacağım.

Plan açısından kareye yakın bir form sergileyen caminin üstü içten ahşap kubbe ile örtülüdür. Bir dönem U şeklinde bir son cemaat yeri olan caminin günümüzde düz çatılı son cemaat yeri bulunmakta.

Caminin beden duvarlarının üst bölümünde barok ve rokoko üslubunu yansıtan çeşitli resim kalıntıları bulunmakta.

Caminin içinde çok kıymetli 16. Yüzyıl İznik Çinileri ile süslenmiş. Bence bir camiye en çok yakışan değer İznik Çinisi, yer yer dökülmelerin görüldüğü çinilerin bir kısmı çalınmış. Yapılan araştırmalarda çalınan çinilerin bir kısmı Avrupa’ya kaçırıldığı tespit edilmiş.Ülke çalınmış haberimiz yok.

Caminin içinde bulunan ve sivri kemerler tarafından taşınan ahşap mahfilin sütun başlıkları ve konsolunun alt kısımları kalem işi ile bezenmiş.

Caminin 5,5 metre çapına sahip olan ahşap kubbesinin göbeğinde sülüs hatla dairesel bir istif ile dört kere tekrarlanarak yazılmış İsra Suresi’nin 84. Ayetinin bir kısmı bulunmakta. “Herkes kendi mizaç ve karakterine göre iş yapar.” Rabbiniz kimin doğru bir yol tuttuğunu çok iyi bilmektedir. Kubbenin içi ışınsal bir görünüm arz eden çıtalarla dolgulanmıştır.

Topkapı surlarının dışında yeralan Takkeci İbrahim Ağa Camii adından da anlaşılacağı üzere Kapalı Çarşı’da takke satan İbrahim Ağa tarafından yaptırılmış. Caminin inşaatı hakkında bilinen meşhur bir rivayet bulunuyor. Rivayete göre Takkeci İbrahim Ağa’nın gördüğü bir rüya üzerine Takkeci İbrahim Çavuş Camii inşa edilmiş.

İbrahim Ağa birkaç kez aynı rüyayı görünce Bağdat’a gitmeye karar verir. Aylar süren yolculuktan sonra Bağdat’a ulaşır. Rüyada denilenleri yapar ve nihayet üzüm asmasını bulur. Önce asmanın sahibi aramaya koyulur. Bir dükkâna gider ve asmanın sahibini sorar. Oradakiler üzüm asmasının sahipsiz olduğunu söylerler. Bunun üzerine rüyada denilen gibi üç tane üzümü yer ve hemen bir sonraki kervan ile İstanbul’a dönmeyi düşünür. Kervana katılmak için yürürken yolda tanıştığı biriyle sohbete koyulur. Adama rüyasını anlatır ve şu cevabı alır:“Bir rüya için bu külfet bu zahmete katlanılır mı? Örneğin, ben bir yıldır aynı rüyayı görüyorum. Rüyamda bana İstanbul’a git, Topkapı’da Arakiyeci İbrahim Ağa’nın evinin bodrumunda üç küp altın var, çıkar al diyorlar.”

İbrahim Ağa o an kısmetinin ne olduğunu anlar ve hemen İstanbul’a dönmek için yola koyulur. Evine ulaştığında bodrumdan üç küp altını çıkaran İbrahim Ağa 1572 yılında camiyi yaptırmaya başlar. Sebebi bilinmeyen bir sebepten yapımı yaklaşık 20 yıl süren caminin inşaatı 1591-1592 yılında tamamlanır.

Ani Arkeolojik Alanı

Ani Antik Kent 76 hektarlık bir alanda Ani'ye büyük bir kapıdan girip harabelerin bulunduğu alana geçtiğinizde önce arazinin büyüklüğüne şaşıracaksınız. Sessizliğe, uçsuz bucaksız ovaya, vadiye, kentin terkedilmiş halinin hüznüne verdiği rengine bayıldım. Kasım ayı içerisinde sabah hava çok keskin soğuktu ve çiğ taneleri buzla otların üzerinde inanılmaz bir görüntüsü vardı, dolaştıkça hayranlığınız ve şaşkınlığınız artacak.

Kars' a uzaklığı 48 km olan Ani Kenti Türkiye-Ermenistan sınırında Arpaçay kenarında kurulmuş olan Bagratuni Ermenilerinden kalmış 40 kilise, şapel ve anıt mezarlar Bizanslılara, Selçuklulara, Gürcülere ve Osmanlıya kalmış doğanın içindeki huzur içinde doğaya uyum sağlamış mutlaka görülmesi gereken en önemli yer. Ani kent 1319 yılındaki deprem ve Timur'un tahrip etmesinden sonra harabe haline dönmüş ama olağanüstü doğasıyla UNESCO Dünya Mirasçıları geçici listesinde. 

Uçurum kenarında Ebul Manucehr Camii inşa edilmiş olan caminin minaresinin 1000’li yılların sonunda inşa edilen orijinal camiye ait olduğu, asıl binanın is 12 veya 13. yüzyılda yapılan ekleme olduğu tahmin ediliyor.

Değişik medeniyetlere ev sahipliği yapmasından dolayı farklı mimari kalıntıları görmeniz mümkün olan bu antik kent, özellikle Ermeni mimari kültürünü yansıtıyor. Ermeni mimari yapısının yanı sıra bölgede Gürcü ve Selçuklu mimari yapısını da görmek mümkün. Hem tarih hem de mimari ile ilgilenenlere hem de yeni yerleri keşfetmek isteyenlere oldukça hitap ediyor. Aziz Gregor Kilisesi 10. yüzyıl sonlarında yapılmış 12 kenarlı şapeli ve kubbesi 1900’lerin başında kilisede bulunan anıt mezarın Bagratuni Ermenilerinden Prens Grigor Pahlavuni’ye ait olduğu bilinmekte.Surp Kirkor Kilisesi 1215’te inşa edilen kilisenin içi İsa ve Aydınlatıcı Grigor freskleriyle süslü. Ermeni sanatında ayrıntılı fresklere rastlanmadığını, bu nedenle kilisedeki freskleri muhtemelen Gürcü ressamların yaptığı düşünülüyor.Göreceğiniz bu tarihi değere değer mi, evet kesinlikle değer!

Horomos Manastırı

Kars’ın müthiş doğası, güzelliği ve dokusu için özellikle maceraperestlerin ideal rotaları arasında yer alan manastır, Kars’ın tarihini dokusuna bir adım daha yaklaşmanızı sağlar. Bu bölgeyi ziyaret ederek zamanında ihtişamlı bir görünüme sahip manastırdan kalan bölümleri inceleyebilirsiniz. Ğoşavank ya da bugün bilinen adıyla Horomos Manastırı, Kars sınırları içerisinde; Ani Harabeleri ’ne 15 km uzaklıktadır. Manastır, Arpaçay’ın yanında yer alıp buraya ulaşım nehrin koyağı üzerinde bulunan zorlu bir yol üzerinden sağlanmaktadır. Ğoşavank ve Horomos isimlerinin kökeni hakkında farklı görüşler mevcuttur. 13.yy Ermeni yazarlarına göre ise manastır, Roma İmparatorluğu’ndan kaçan keşişlerce kurulmuştur. Buna bağlı olarak bu ismin ‘Romalılardan’ anlamına geldiğine inanılır.

Manastır kompleksi 10.yy’da 936 yılında oluşturulmuştur. Neredeyse 10 asırdan fazla bir zamana başkaldıran bu Ermeni Manastırı’na yıllar içerisinde çeşitli restorasyon çalışmaları ve eklemeler yapılmış ancak bazı kısımları günümüze ulaşmayı başaramamış.



Commentaires


Miss gibi geziler

Olmazsa olmazlar
 
  • Kapadokya' da balonla gökyüzüne açılmak
  • Avanos'ta çanak çömlek
  • Ürgüp' te Kaymaklı yer altı şehri
  • Venedik' te espresso
  • Burano renkleri
  • Bologna dondurmam kaymak
  • Luzern macaronları
  • Paris La Fayette cheeseecake
bottom of page